Osmanlı’dan kalan 100 yıllık mektuplar
“Efendim hazretleri… Üç senedir esir bulunuyorum. Şimdiye değin memleketim canibinden hiçbir mektup alamadım. Bundan dolayı tahsil eden ahvâl-i müellimemi (çileli halimi) hiçbir suretle tarif edemem. Lütfen âtideki adrese bil-müracaa pederim Süleyman Ağa’nın hayat ve mematından ber-haber yetiştirmenizi kemal-i ehemmiyet sûzişle istirham eylerim efendim.”
300 BİN CİVARINDA ESİR VERİLDİ
Bu satırlar 1916 senesinde ‘Hindiçini Şchwebo Üsera (Esir) Karargâhı’ndaki Süleyman Oğlu Hacı Dede’ tarafından Ankara’daki ailesine iletilmek üzere yazıldı. ‘Süleyman Oğlu Hacı Dede’, Osmanlı İmparatorluğu’nun Balkan Savaşları’ndan Kurtuluş Savaşı’na kadar verdiği 300 bin civarında esirden biriydi… İmparatorluk sadece Birinci Dünya Savaşı boyunca İngiltere, Rusya, Fransa ve İtalya’ya 200 binden fazla esir verdi. Kurtuluş Savaşı da dahil edildiğinde Osmanlı Devleti’nin verdiği esir sayısı 300 bine ulaşıyordu. Tüm dünyadaki savaş esirlerine insancıl yaklaşılması gerektiğini, ilk defa 19’uncu yüzyıl sonunda kurulan uluslararası yardım kurumları gündeme getirdi. 1912’de Amerika Birleşik Devletleri’nin başkenti Washington’da gerçekleştirilen Uluslararası Salib-i Ahmer Konferansı’nda savaş esirlerine uluslararası kapsamda ortak bir yaklaşımla hareket edilmesi kararı alındı.
ESİR LİSTELERİ OLUŞTURULDU
Osmanlı İmparatorluğu’nu bu toplantıda 11 Haziran 1868’de idealist bir grup doktorun çabalarıyla kurulan Hilal-i Ahmer, yani bugünün Kızılay’ı temsil etti. Savaş esirlerine yönelik ilk uluslararası komisyon Balkan Savaşları sırasında Belgrad’da kuruldu. Kızılay da 1912’de, bu uluslararası kuruluşla bağlantılı olacak Üsera Heyeti (Esirler Komisyonu) adlı özel bir komisyon kurdu. Komisyon Birinci Dünya Savaşı’nda hem İtilaf Devletleri’nin elinde bulunan Türk esirlerin hem de Osmanlı Devleti topraklarında bulunan yabancı esirlerin aileleriyle olan haberleşmelerini sağlamak için Harbiye Nezareti personeli ve diğer Kızılhaçların görevlileriyle ortak çalıştı. İngiltere, Rusya, Fransa ve Yunanistan ile esirlere ait bilgi ve belge alışverişi sağlandı. Harbiye Nezareti’nden alınan veriler ve Kızılay heyetlerinin kampları ziyaretlerinden elde edilen verilerle esir kartları oluşturuldu. Savaş bölgelerindeki esirlerin ailelerine ve ailelerin esir askerlere yazdıkları mektupların ulaştırılması için çalışıldı.
308 BİN 645 ESİR KARTI BULUNUYOR
Bugün Kızılay’ın arşivinde Balkan Savaşı, Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı döneminde esir düşen Osmanlı askerlerine ve Osmanlının esir aldığı yabancı askerlere ait 308 bin 645 adet esir kartı bulunuyor. Bu kartlardaki bilgiler 75 adet esir defterinde listelenmiş durumda. Cemiyetin bünyesinde kurulan Üsera Komisyonu esirlerin her türlü işleriyle ilgilendi. Kızılay’ın görevlerinden biri de esirlerin yazdıkları mektupları ailelerine ulaştırmaktı. Ancak çeşitli sebeplerle her mektup sahibine ulaştırılamadı. İşte ulaştırılamayan yaklaşık 30 bin mektup, Kızılay’ın Ankara’daki arşivinde titizlikle saklanıyor.
Esir İngiliz askerleri
TÜRKÇE’YE ÇEVİRİ İÇİN DESTEĞE İHTİYAÇ VAR
Kızılay Genel Müdürü Dr. İbrahim Altan, “Kızılay arşivi tarafından tutulan esir listeleri, esir kartları ve mektupları araştırıldığında savaş sırasında esir olan askerlerin çektikleri acılar, yaşadıkları sıkıntılar, esaretlerinde gördükleri muameleler, kamplardaki gündelik hayatlara şahit olunuyor. Bir sürü özel mektup var. Bunların Türkçe’ye çevrilmesi için kaynak ve desteğe ihtiyacımız var” diye anlatıyor.
MEKTUBUNDAN ÖNCE KÖYE ULAŞAN ESİR
Yyıllar sonra ‘alıcı’sına ulaşacak ilk mektup da ‘Hindiçini Şchwebo Üsera (Esir) Karargahı’ndaki Süleyman Oğlu Hacı Dede’nin mektubu olacak… Kızılay Genel Müdürü Dr. İbrahim Altan, Kızılay ekibinin uzun uğraşlar sonunda Hacı Dede’nin ailesine ulaştıklarını söylüyor: “Mektupta yazılı net adres ve isimler var. Bu köye gittik. Mektubu yazan esirin evine dönemediğini düşünmüştük ama dönmüş. Köyüne mektuptan önce ulaşmış, evlenmiş, çocukları olmuş. Kendi adını taşıyan torunu Hacı Dede’yle görüştük. İlerleyen günlerde mektubu teslim edeceğiz.”
GIDA MÜKEMMELDİR EKMEK MEBZULDÜR
Bir Hilal-i Ahmer (Kızılay) Hastanesi’nde tedavi olan Rusya’nın Minsk eyaletinde ikamet eden Simon Olenk’in ailesine yazdığı mektup: “Nasılsınız aziz validem ve hemşirelerim? Hal-i hazırda ben Türkiye şehirlerinden birinde büyük bir hastanede bulunuyorum. Hastahaneye gelince bana derhal temiz ve beyaz çamaşır ile kaput verdiler. Sonra ameliyathanede bulunan doktora gönderdiler. Doktor benim yaramı muayene etti güzel surette temizledi, iyod sürdü ve güzelce sardı, bağladı. Sonra bana yemek verdiler, çay içirdiler, uykuya daldım. Doktorlar, eczacı ve hastane memurları son derece şefkatli adamlardır. Sık sık benim yanıma gelip Almanca konuşuyor ve sigara ikram ediyorlar. Bu hastahanede benden başka Rus esir askeri yok. Yanımda yatanlar ise dilsizler lisanıyla konuşuyor ve birkaç kelimeden başka bir şey bilmiyorum. Gıda gayet mükemmeldir günde üç defa sıcak ve leziz yemekler veriyorlar, ekmek mebzuldür. Hulasa benim için bura son derece rahat ve iyi. Binaenaleyh aziz validem ve hemşirelerim müsterih olabilirsiniz. Çünkü ben bütün hakikatleri yazıyorum, ayağım şimdi pek az ağrıyor. Çünkü yaram artık yukarı taraftan iyileşmeye başladı. İki haftaya kadar iyileşir zannederim. Siz benim yüzümü görse idiniz hakikaten inanmaz idiniz. Şimdi ben yalnız Cenab-ı Hakka dua ediyorum ki aleme sulh versin. O vakit hepimiz evceğizimizde dururuz… Sizi seven oğlunuz ve kardeşiniz Simon Olenk. 15 Nisan 1915.”
KUT-ÜL AMARE ESİRİNE ‘SEVGİLİN HABER BEKLİYOR’ MEKTUBU
İngiliz Bayan Writham’ın Kut-ül Amare’de esir düşen oğluna yazdığı mektupta şu ifadeler yer alıyor: “Canım oğlum, umarım bu mektup eline ulaşır. Öncelikle hepimizin çok iyi olduğunu söylemek isterim. Sevgili Elsie, senden bir mektup alabilmek için sabırsızlanıyor, iyi olduğunu umuyoruz. Hepimizin en içten sevgileriyle. Hoşça kal! Seni çok seven baban, annen, kardeşin.”
SİVİL ESİRLERDEN ZEYNEP HASAN
KIZILAY, savaşlarda esir düşen askerlere birlikte sivil esirlere yönelik de faaliyetler gerçekleştirdi. Bağdat, Şam, Beyrut gibi Osmanlı vilayetlerinde bulunan sivil memurlar bu şehirler işgal edilince aileleriyle birlikte esir kamplarına gönderildi. Erkekler Mısır, Hindistan, Burma’ya, kadınlar ve çocuklar da Mısır ve Kıbrıs gibi nispeten yakın yerlere gönderildi. Birinci Dünya Savaşı’nda çok sayıda sivil Rusya’da esir tutularak Novorossiysk, Odessa ve diğer Rus şehirlerinde çalıştırıldı. Bunlardan biri 27 yaşında Kahire’de sivil esir olarak tutulan Zeynep Hasan’dı.