Galatasaray ve Fenerbahçe derbisinin yorumları devam ediyor!
Az !.. (Ercan Güven)
Doymuş, bıkmış, yarı aç yarı tok vatandaşın pilav üstü “az” siparişi kadar “kuru” ve yarım yamalak başladı derbi.
Seyircisi az, enerjisi az, havası az, pozisyonu az…
Başkan Ünal Aysal’ın giderayak verdiği gaz pek işe yaramamış gerilim bile yaratamamıştı!
İkinci dakikada Burak, başkanı Aysal’ın hakem Cüneyt Çakır’a çaldığı maya “tuttu mu” diye bir yokladı… Fenerbahçe ceza sahasına artistik bir uçuş yaptı ama işe yaramadı.
Çakır’ın kimyası yerli yerindeydi belli ki…
Maçın ilk devresinde Arena’nın sahibi Fenerbahçe gibiydi. Çünkü hem hücumda hem savunmada orta sahası hep beş kişiydi.
Kendi sahasına saklanmış organize olamayan Galatasaray’ı mahkum kılan, en başta göbeği rakibe vermesi, sonra Sneijder’in sahada olması ama oyunda olmamasıydı.
Kim bilir, belki yerini beğenmedi derken, ikinci yarının düdüğü ile beraber aynı Sneijder aynı yerden Galatasaray’ın ilk, maçın en önemli gol pozisyonuna girince anlaşıldı ki yer değil niyet önemliydi.
Evet “niyet”… Mesela bir aylık sakatlıktan çıkmış 34’lük Emre, sahada kalabildiği 34 dakikada üç muhteşem pasla kimin derbiye daha motive olduğunu göstermişti zaten.
Galatasaray koskoca bir ilk yarıyı misafirine teslim etti ama sahada iyi olanın da futbolu “az”dı ve koca bir yarıda iki tehlike dışında ciddi bir gol pozisyonu yaşanmadı Galatasaray kalesinde.
Ceza sahasında düşen Emenike’ye penaltı verilebilir miydi?..
Hayır. Ayağını takan Emenike’ydi çünkü.
İkinci yarı kırmızı bir şok dalgasıyla başladı ve bu kırmızı Fenerbahçe’de sonun başlangıcıydı. Konyaspor maçındaki Bekir’den sonra Alves de rakibin ensesine taban basarak her şeyi “az” olsa da adı, geleneği, getirisi “tam” derbide takımını 10 kişi bıraktı.
Nedendir Fenerbahçe’deki bu sorumsuzluk?
Karşılığı yok da ondan… Kimse “ne yapıyorsun be adam” diye sormuyor kun-fu’cu faulleriyle takımı eksiltenlere.
Otorite boşluğu mu ne?..
Galatasaray ikinci yarıda bambaşka bir takım olduysa, Prandelli, Dzemaili gibi en iyi savunmacıyı bile golcü Umut’la değiştirecek kadar galibiyet umuduyla dolduysa, Fenerbahçe “azalınca” kuru derbinin tadı Galatasaray adına arttıysa, sebebi Alves’tir.
Olcan’ın direkten dönen şutu da o yüzdendir, İlk yarının görünmez adamı Sneijder’in uzaktan füzeleri de… Umut’un Emre’nin bastırması da.
Maçın üçte biri kalmışken Emenike’yi de oyundan alan İsmail Kartal’ın planı belli oldu ki, hedef Arena’dan yenilmeden çıkmaktır…
Eksik takım derbide ne kadar dayanabilir ki… İkinci yarıda dirilen, daha doğrusu Fenerbahçe tarafından diriltilen Sneijder’in iki golü Fenerbahçe’yi bitirdi.
Alper’in şeref sayısı aldatmasın sizi.
Pilavüstü az derbiden avucunu yalayarak çıktı İsmail Kartal ve talebeleri.
Sebep?
Ciddiyetsizlik.
45’lik Sneijder (Tayfun Bayındır)
Süper Kupa’nın bir kopyasını izledik ilk 45 dakika. Bu bölümde sahanın mutlak hakimiydi Fenerbahçe. Artık klasikleşen alışkanlığıyla Galatasaray’a oranla topa daha çok sahip oluyor ama pozisyon üretmede kısır kalıyordu.. Yorgun ve yalnız adam rolü oynayan Emenike’nin birbuçuk pozisyonu, bir de ilk yarının etkisiz elemanı Alper’in kafa vuruşu hepsi oydu. TT Arena’da müthiş baskıyla maçlara başlamasına alıştığımız Galatasaray ise sanki deplasmandaydı. Selçuk gibi bir usta top kaybı rekoru kırıyor, neredeyse her şutunda çerçeveyi bulan Sneijder dağlara taşlara vuruyordu. Burak Yılmaz ise boş çıkışlarının hiçbirinde topla buluşamıyordu. Yeni tandem Alves-Kadlec bu bölümde terlemiyordu bile…Ve Volkan’ın kalesine gele gele iki top geliyordu… İlk yarının özeti buydu… Evet hepsi buydu…
İkinci yarı ise bambaşkaydı… Bu 45 dakika aslında ömre bedel bir 45 dakikaydı.. .Ne olmuştu öyle Galatasaray soyunma odasında. Prandelli “Benim için oynayın“ mı demişti acaba !… Daha Cüneyt Çakır’ın başlama düdüğüyle anladık ki sarı-kırmızılı takım kazanmaya and içmişti… Olcan’ın direkten dönen şutu 3 puanın habercisi gibiydi. Ama Prandelli’nin ayağında pranga bulunan Dzemaili ile Sneijder’in yerlerini değiştirmesi çok daha önemliydi. Ancak asıl hamle Bruno Alves’indi… Amatör bir futbolcunun bile yapmayacağı bir hareketle kendini attırdı Alves… Ardından da ölümcül hata İsmail Kartal’dan geldi… Emenike’yi kenara aldı.
Yani topu ileri taşıyacak, Galatasaray savunmasının çıkışını engelleyecek yegane adamı çıkardı oyundan Fenerbahçe Teknik Direktörü… Sonrasında da önünde sürekli boş alan bulan Sneijder aldı sazı eline. İlk yarı çerçeveyi bulamayan Hollandalı yıldız bu kez attığı 4 şutta da isabet sağladı ve 45’lik Smith-Wesson’dan çıkan iki olağanüstü gol ile yıldızlaştı…Tartışmasız ligimizin en iyisi olan Sneijder böylece tüm övgüleri de hak etti..
Bu sonuç ile ne Fenerbahçe şampiyonluk yarışından koptu ne de Galatasaray şampiyonlukta büyük avantaj yakaladı.. .Daha köprünün altından çok su akacak… Ne var ki İsmail Kartal için çanlar çalmaya başladı. Kararsız, güvensiz, temposuz ve taraftarını tedirgin eden bir takım artık Fenerbahçe..
İkinci yarıdaki olağanüstü temposuyla maçı çeviren Galatasaray seyircisidir. Onların hakkını teslim edip, gelelim “şaibeli hakeme”..
Galatasaray’ın halen “Resmi Başkanı“ olan Ünal Aysal, ortalık bir derbi öncesinde hiç olmadığı kadar dinginken Çakır’a “Şaibeli Hakem” yaftasını neden yapıştırdı acaba?..
Her fırsatta rakamlardan iyi anladığını dile getiren sevgili başkanın mutlaka bir hesabı vardır… Ama dünkü maçtan sonra sanırım söylediğinden dolayı utanmıştır ve utanması da gerekir.
Profesyonellik 101 (Uğur Meleke)
Arena’daki maçı ilk 54 ve son 36 dakika olarak ikiye ayırmak lazım sanırım: İlk 54 dakika, bir Prandelli fiyaskosu idi. Takımın yaratıcılık anlamında iş yapabilecek 3 adamından (Olcan dışında) ikisi Tarık ve Sneijder, alışık olmadıkları çizgilere konmuş, etkinlikleri kısıtlanmıştı. Nitekim geçen hafta Erciyes karşısında sağ kanatta olağanüstü etkili oynayan, sürekli o çizgiye deplase olan Selçuk’la iyi bir pas trafiği yakalayan Tarık yoktu sahada ilk yarıda. Geçen hafta Selçuk’la orta sahayı paylaşan Sneijder da sol çizgide mutlu gözükmüyordu. Özellikle ilk 45 dakikada istediğini sahaya yansıtan ve normal şartlarda skoru değiştirme ihtimali olan taraf sarı-lacivertlilerdi sanki.
İkinci yarının başında Alves’in ihanet gibi kırmızı kartıyla maçın şekli değişti: Bu kez yönetim sınavını geçemeyen taraf İsmail Kartal oldu Arena’da… Tabii ki ligin altıncı haftasında, hem de Seyrantepe deplasmanında Fenerbahçe’nin savunma göbeğinde 4 ve 5’inci stoperlerine (Kadlec-Mehmet’e) kalacağını öngörmek, hazırlıkları buna göre yapmak biraz zor. Ama daha 55’inci dakikadan itibaren planları tamamen geriye yaslanma ve karşılama üstüne kurmasıyla, sahaya akıl ve tecrübe koyabilecek Sow-Webo kenarda otururken, son 35 dakikanın hücum hattını Alper-Kuyt-Caner şeklinde oluşturmasıyla bu mağlubiyeti hak etti İsmail Kartal…
Maçın kahramanına gelince… Sadece dün attığı goller için değil, Arsenal maçında ön libero oynadığı halde ortaya koyduğu efor ve samimiyet için. Bazı yerli oyuncular güdümlü muhabirlerine haberler sızdırıp menfaat sağlamaya çalışırken, sadece işine bakıp genç oyunculara meslek içi eğitim verdiği için. Sadece bu maçın değil, Galatasaray’da son iki yılın kahramanı olduğu halde mütevazı olabildiği için büyük oyuncu bu Sneijder… Juventus’a attı gruptan çıkardı, Bursa’ya attı kupa getirdi, Fenerbahçe karşısında da ikinci kez maç kazandırıyor.
Sahadaki yerini beğenmeyip şikayetlenenler, veya ufak bir rüzgar esse ayakta kalamayanlar için, Sneijder tarafından bedavaya verilen ‘Profesyonellik 101’ dersinin bolca işlenmesinde fayda var sanırım.
Gökhan Gönül, mahkemeye gitmeli
6222 sayılı sporda şiddet ve düzensizliği önlemeye dair kanuna olan inancımı geçen yıl yitirdim: Sahanın içine girip Fernandes’e uçan tekme atan adamla, Burak’ın suratını çakı ile yaralayan adam, yalnızca birer yıl “maçları evden izleme lütfu” ile cezalandırınca senelerce hasretle beklediğimiz yasanın da fonksiyonsuz olduğu anlaşıldı.
Dün daha maçın ikinci dakikası… Gökhan taç atışı kullanacak, sadece 2-3 metre arkasındaki adam, boğazını yırtarcasına küfrediyor genç adama. Ve annesine. Defalarca. Coşkuyla. 5-6 saniye Lig TV yayınındaydı bu adam. Şimdi bu adam bu maça Passolig kartı ile girdi değil mi? Koltuğu belli. Vatandaşlık numarası belli. İsmi belli. Peki herhangi bir ceza alacak mı? Sanmıyorum…
Bence artık spor kulüpleri sporcularını koruma adına, bu tarz hadiselerde spor hukukunu beklememeli, ceza hukukuna güvenmeli. Fernandes’e tekme, Burak’a çakı, Gökhan’ın annesine küfür sokakta olsa kulüp avukatları mahkemeye giderler ve o adamlar için hapis cezası talep ederler değil mi? Ama aynı hadiseler statta olunca bu adamlar ödüllendiriliyorlar aksine! Bence kulüpler bu tarz vakaları mahkemeye taşımalı. Bu çocukların haklarını bağımsız mahkemelerde aramalı.
Burak kendini izlemeli
Dakika 13… Galatasaray, orta sahadan sıradan bir atak geliştiriyor. Herkes durur vaziyette, savunma hareketli değil. Melo bir hücum pası yapıyor, Olcan akıllıca atlıyor ve Burak normalde kaleciyle karşı karşıya kalacağı bir pozisyonu, savunmanın 3 metre gerisinde ofsaytta beklediği için heba ediyor.
Hareket yok. Ani hücum yok. Savunma kıpırdamıyor. Burak, sebepsizce ve sorumsuzca 3 metre geride bekliyor sadece.
Bence milli takımın birinci santrforunun sürekli yan hakemle diyalog kurmak yerine, bu acayip pozisyonu defalarca izleyip, birtakım dersler çıkarmasında fayda var.
Sneijder: 2 Fenerbahçe: 1 Bruno Alves: -1 (Güntekin Onay)
İLK 45 dakikada bir takımın evinde oynadığı bir derbide bu kadar pasif kaldığı bir maç izlememiştik hiç. Galatasaray futbol adına hemen hiçbir şey ortaya koyamadı. 4-3-3 oynayan sarı-kırmızılılarda orta alan ile forvet arasında büyük bir kopukluk vardı. Bu bağlantıyı sağlayacak olan Sneijder sol kanatta adeta hapsoldu. Fenerbahçe ise orta alanı ele geçirdi ve üstün bir futbol sergiledi.
EMENIKE 1. SINIF DEĞİL!
Fenerbahçe, Manisa’daki Süper Kupa ve Trabzon deplasmanında da rakiplerinden üstün oynamıştı fakat gol bulamamıştı. Dün de ilk 45 dakikada gol bulamadı ise bunda Emenike en büyük etkendi. Hep yazıyorum, söylüyorum Nijeryalı 1. sınıf bir santrfor değil. Bu oyuna kalitesi yüksek bir santrfor ile Fenerbahçe maçı çoktan kopartırdı.
Fenerbahçe’nin bir diğer önemli problemi ise hiçbir maçta 90 dakikayı bitiremeyen ve sezonların yarısında sakatlık yüzünden oynayamayan Emre.. Ayrıca hemen her maç kırmızı kart görme riski ile oynayan bir de Bruno Alves var. Portekizli’nin atıldığı pozisyonda Dzemaili’ye yaptığı hareketin izahı yok.
‘KAYBETMEYEYİM’ HAMLESİ
Kırmızı kartın ardından ikinci yarıda roller değişti. 1 kişi eksik kalan rakibi karşısında Galatasaray, hücum üstünlüğünü ele geçirdi. Olcan’ın direkten dönen topu ve Kadlec’in kafa vuruşları ile her 2 taraf da öne geçmeye çok yaklaştı. İsmail Kartal, Emenike’yi oyundan alıp Hasan Ali’yi oyuna dahil ederek “kazanamıyorsam, deplasmanda kaybetmeyeyim” hamlesi yaptı.
WESLEY SNEIJDER FARKI
Ligimizin en pahalı oyuncusu olan Sneijder ise kalite kavramının, yıldız futbolcunun?ne demek olduğunu, bu tip maçların nasıl kazanılacağını herkese gösterdi. Hollandalı 2 mükemmel golle derbide galibiyeti getiren isim oldu. Geçen yıl da Galatasaray 1-0 kazanırken yine gol Sneijder’den gelmişti. Galatasaray kötü Sneijder harika, Fenerbahçe ise güvenilmeyecek isimlere bel bağlamış durumda.
Sneijder böyle istedi (Osman Şenher)
Son senelerde seyrettiğim en centilmen derbi maçı oldu. Futbol kalitesi olarak vasatın üstüne çıkamadı ama sahadaki 22 futbolcu iyi niyetliydi, oyunu germediler. Cüneyt Çakır az hatalı bir maç yönetti. Galatasaray Başkanı Ünal Aysal’ın dediği gibi kesinlikle şaibeli bir hakem değil tam tersi Türkiye’nin gururu.
Galatasaray’ın da Fenerbahçe’nin de teknik direktörleri takımlarını ‘aman yenilmeyelim’ diye sahaya sürmüş. İlk 30 dakika Emre sakatlanıp sahadan çıkıncaya kadar sahanın en iyisiydi. Orkestra şefi gibi takımını idare etti. Futbol olarak ilk 45 dakika konuk ekip daha çok top yaptı, gol pozisyonuna girdi, orta sahaya hakimdiler ve bu yarı Galatasaray’ın Fenerbahçe kalesinde tek şutu yok.
İkinci yarı Olcan’ın direkten dönen topu ve daha sonra Alves’in resmen arkadaşlarını satıp kırmızı kart görmesi, sarı-lacivertlilerin bütün oyun düzenini bozdu. Buna rağmen Galatasaray çok ağır futbolu tercih ettiği için rakip kalede etkili olamadı. Prandelli 53’te Alves atılıyor, 65’te Umut’u oyuna alıyor. Bitime 5 dakika kala Hamit’i alıyor. Sneijder Prandelli’yi dinleyip hücuma çıkmasa dün gece Galatasaray’ın gol atması mümkün değildi. Korkak bir hoca! Sarı-kırmızılılar bu İtalyanla zor maç kazanır. Ya Melo olmasa vay takımın haline! Melo takımın en iyisi, Fenerbahçe orta sahasıyla tek başına mücadele ediyor, boğuşuyor.
Ama her şey bir yana Galatasaray’ın Sneijder gibi çok büyük bir futbolcusu var. İki mükemmel topa vurdu iki gol attı, takımını galip getirdi. Burak’ın biraz ondan örnek alması lazım. 90 dakika oynuyor, rakip kaleye bir tek şutu yok. Rakip defanstan kurtulamıyor. Sadece kendini yere atıp faul kazanmaya çalışıyor. Burak’ın futbolu her geçen hafta geriye gidiyor. Selçuk, Dzemaili’nin takıma fazla bir katkısı yok. Tarık arkasına Gökhan’ı öyle bir kaçırıyor ki, defansif görevini hiç yapamıyor. Dün geceki derbide aklımda kalan tek şey: Sneijder’in iki müthiş vuruşu ve iki gol. Onun dışında bende hiç bir iz bırakmayan bir derbi oldu.
Terim cevap versin (Serhat Ulueren)
Dün Arena’da baktım Burak da Volkan da sahada zımba gibiydi. Burak her topa koştu, Volkan 46. dakikada Sneijder’in şutunu harika kurtardı ve ikisi de hiç “Ayağım, belim” diye ağlamadı. Sonrasında Volkan kaleyi tutmayan bir şutta kendini yere bıraktı ama o an izlerken bana hiç inandırıcı gelmedi bu sakatlık.
Eğer Volkan’ın sakatlığı gerçekten varsa o zaman neden oynadı veya niye oynatıldı diye sormak lazım değil mi? Tabii Fenerbahçe kazansa kahraman olacak ya Volkan. O akıllı bizler aptal!
Dün Ömer Toprak ile Hakan Çalhanoğlu da oynadı. Oysa 5 gün önce Milli Takım’da sakatlıkları nedeniyle yoklardı. Şimdi konuşma sırası Fatih Terim’de.
ALVES’E DUA ETSİNLER
İlk yarıdaki Galatasaray, tarihin en kötü Galatasaray’ı idi. Fenerbahçe’den 4, 5, hatta 6 yediklerinde bile daha onurlu oynamışlardı. Selçuk aylardır rezalet ve her geçen gün daha da kötü oynuyor, iyi olmak için çabası yok. Ya Burak’a ne demeli? 2. dakika dolarken kendini yere bırakıyor, sonra üst üste iki ofsayta düşüyor ve bu saydığım 3 pozisyonda da hakemlere küfür etti.
Balık baştan kokar… “Bu maçı benim için oynayın ve kazanın diyen” Ünal Aysal maçta yok. Neden? Cüneyt Çakır’a ‘şaibeli’ dediği için. İşte o şaibeli dediği Çakır gözünü kırpmadan Alves’i attı. Yemin ederim bir oyuncu para alıp maçı satsa bile Alves gibi uçan tekmeyi rakibinin ense köküne vurmaz.
Galatasaray’da Olcan, Muslera, Chedjou, Semih iyiydi. Sahanın kötülerinden Sneijder kahraman oldu. Son yakınışlarından sonra parasını alan Sneijder karşılığını 2 golle verdi. Ama ilk golde Volkan’ın sağına yatamamasının da büyük rolü vardı.
Sonuç olarak Fenerbahçeliler önce Alves, sonra Emenike ve İsmail Kartal’a bunun hesabını sorsun. Galatasaraylılar da Alves ve Sneijder’in elini öpsün.
Alves’in eseri (Sinan Engin)
Fenerbahçe deplasmanda Galatasaray maçını 11’e 11 oynasaydı kaybetmeyebilirdi. Ama derbide 11’e 10 kazanma şansın çok zor. Defalarca Bruno Alves’i uyardık. ‘Çok sert ve agresif oynuyor, kritik maçlarda rakibi yalnız bırakabilir ve bu da çok pahalıya mal olur’ demiştik. Ancak Bruno Alves’e kimse bir şey söylememiş, o da bunlardan ders almamış.
Bruno Alves’in oyundan atılmasıyla özellikle Wesley Sneijder alan buldu. Galatasaray orta sahada boşluk bulunca Hollandalı Sneijder coştu. 30 metre top sürdü, topla oynadı, jenerik goller attı.
GOL NİZAMİ DEĞİLDİ!
Fenerbahçe, Galatasaray’a göre daha hazır, daha takım gibi takım. Emre’nin sakatlanması, ardından Alves’in atılması İsmail Kartal’ın zorunlu değişiklikler yapmasına neden oldu. Caner, Gökhan ve Mehmet Topal’ı bir kenara koyuyorum hem milli maçlarda oynayıp hem de takımında bu kadar mücadele eden oyuncuları tebrik ediyorum. Ama maalesef yetmiyor.
Galatasaray daha çok istedi ve saha avantajını kullanan Aslan kazanmayı bildi. Gecenin yıldızı Wesley Sneijder tarihe geçecek müthiş goller attı.
Emenike’nin çıkması doğru muydu? Çünkü rakip kaleye gidecek bir oyuncunun olması savunmayı tedirgin edebilirdi. Ayrıca Fenerbahçe’nin golünde Hasan Ali Kaldırım topu dışarıdan çeviriyor. Gol nizami değil diyebiliriz.
GALİBİYET KANDIRMASIN
Maçı taktik ve teknik olarak analiz etmek çok zor. Çünkü planlar Emre Belözoğlu üzerine kurulmuştu. Emre takımı 2. bölgeden 3. bölgeye çabuk götüren bir oyuncuydu.
Galatasaray’ın beklerinde büyük sıkıntı var. Kanatlar hiç işlemiyor. Çünkü Veysel ve Tarık orijin kanat oyuncusu değil. Ancak Alves atılınca biraz daha rahat gidebildiler. Fakat iki bekin de ters ayakla orta yapma kabiliyeti yok.
Dün gece iki tane figür vardı. Biri kaybettirdi, biri kazandırdı. Bruno Alves ve Sneijder. Herhalde İsmail Kartal da bundan ders çıkaracak ve Alves’e ceza verilecektir. Galatasaray’a bu galibiyet iyi geldi ama Galatasaray iyi değil. Bu galibiyet aldatmasın, kendilerini kandırmasınlar.
İhanetin bedeli (Ersin Düzen)
Fenerbahçe, sıradan bir karşılaşmada bile ilk 30 dakika bu kadar rahat oynayamazdı. Emre Belözoğlu çıkana kadar, bir orkestra şefi gibi takımını yönetti. Sarı-lacivertliler yürüye yürüye orta sahaya geliyor, Gökhan Gönül, Sneijder sayesinde önündeki koridoru kullanıyor, Galatasaray kalesi zaman zaman tehlike yaşıyordu. düzen bozuldu…
Ne zaman ki Emre çıktı, Fenerbahçe’nin düzeni bozuldu. Bir de üstüne Bruno Alves’in kırmızı kartlık ihaneti gelince her şey tersine döndü. 45 dakika boyunca hiçbir şey yapamayan Galatasaray, 2. yarı top oynamaya çalıştı. Çalıştı ancak bir şey üretemedi. Çünkü Fenerbahçe uzun zamandır beraber oynayan ve tecrübeli bir ekip. Bu yüzden kırmızı kartın şokunu atlatmaları kısa sürdü. Soğukkanlı kalıp, pas yaparak sarı-kırmızılıların tempoyu yükseltmesine izin vermedi. Hatta 10 kişi olmasına rağmen Kadlec ile %99’luk golü bile kaçırdı.
SEZON BAŞLADI!
Fenerbahçe, eksik olduğu halde oyundan düşmezken, İsmail Kartal derbinin en kritik hatasına imza attı. Emenike gibi, 2 stoperi her an tehdit eden biri varken neden oyundan çıkar? Bu maç berabere bitmiş olsaydı dahi, o değişiklikle İsmail Hoca maçı zaten çoktan kaybetmişti.
Sneijder, o golleri atmasa muhtemeldir ki Galatasaray’da en çok eleştirilen isimlerden biri olacaktı. Ama yıldızlar işte böyle maçlar için vardır. İki harika golle 3 puanı tek başına kazandırdı. Galatasaray, rakibi uzun süre eksik oynamasına rağmen futboluyla sınıfı geçmedi. Ancak, bu galibiyet bir çok oyuncunun özgüvenini yerine getirecektir. Sezon Galatasaray için şimdi başladı.
‘Benim yerim burası’ (Mehmet Ayan)
Onlar oyunu futbol, ne kadar bilinmez bir olgu! Maça bu sezon çoğu kez olduğu gibi ev sahibi moduyla başlayamayan Galatasaray momentumu birkaç 5 dakika sonra Fenerbahçe’ye verdi. İlk yarı süresinde özellikle araya bırakılan toplar neticesinde sarı-lacivertliler hep etkili oldu. Emenike’nin kaçırdığı pozisyon, maçın ilk kırılmalarındandı. Soyunma odasına istediğini yapabilmiş olarak giden takım Fenerbahçe oldu.
2. yarının 30. saniyesinde Galatasaray ‘bak bu işte ben de varım’ mesajını verdi. Yine de oyun içi dengeyi iyi kurmuş, bloklarını doğru organize etmiş Fenerbahçe, beklediğini tahmin ettiğim baskıyı püskürtebilirdi. Ama Alves’in 53. dakikada gördüğü kırmızı kart, oyunu Galatasaray’a verdi. Sarı-kırmızılılar 10 dakika kadar bu üstünlüğü sürdürse de Alper’in harika sprintiyle Tarık’tan söküp alıp pozisyona sonra da kornere çevirdiği anlar Fenerbahçe’yi maçta tuttu.
Dengeli oyun sonlara kadar devam ederken ortaya bir star çıktı! İyi ki futbol var, iyi ki böyle oyuncular izliyoruz, iyi ki böyle golleri görebiliyoruz dedirten cinsten! Önce sol, sonra sağ köşeye olağanüstü iki şut vurdu. O iki an, stadyumdakilerin gözlerinin pasını sildi; tüm sporseverler ayakta alkışladı. Dibe vurmak üzere olan futbolumuzun en güzel iki anıydı Arena çimeninde.
Bir de hocaya mesaj! “-Cesare Prandelli… Benim yerim burası… Lütfen!”
PEKİ Galatasaray 2-1’e rağmen olağanüstü bir oyunu var mıydı? Kesinlikle hayır. Bruno Alves’in Fenerbahçeliler’in büyük tepki gösterdiği futbol dışı kırmızı kartı olmasa (ki oraya kadar iyi oynuyordu) bu sonuç alınabilir miydi bilemiyorum. Bilhassa Selçuk ve Veysel’in performansları, Tarık’ın arkaya kaçırdığı sayısız rakip oyuncu türü konuları doğru değerlendirmezse Galatasaray, çarşamba akşam ‘formsuz Dortmund’ önünde bedelini ağır ödeyebilir.
Keramet ve ihanet (Mustafa Anıklı)
Derbi havası yokmuş, kimse umursamıyormuş; hikaye…
Galatasaray’ı, Fenerbahçe’yi gören; hangi takımı tutarsa tutsun, tansiyonu yukarılara doğru vuruyor.
Evet, maçta stres katsayısı düşük, hepsinin sinirleri alınmış gibi… Melo’nun, Volkan Demirel’in bile!
Hepsi birbirine o kadar saygılı ki, insanın gözleri yaşaracak neredeyse… Şakası bir yana, böyle bir tabloyu o kadar özleşimiz ki… Artık, taraftarı “Yeter” diyor, futbolcusu “Yeter” diyor, teknik adamı “Yeter” diyor. Tek timsah gözyaşı döken, yöneticiler! Sivri konuşmazsa, rakibin damarına basmazsa kim manşetlere taşır ki onu… O yüzden, “Susma, sustukça sıra sana gelecek” diyerek birbirlerini gazlıyorlar!
İşin sportif boyutuna baktığımızda, milli maç arası sakatlara yaramış. Hepsi de turp gibi olmuş ve sahadaydılar. İster istemez, “Derbiye yetişir mi?” diye soranlar aklımıza geldi!
Sahadaki 11’lerde ev sahibi Galatasaray sürpriz yapmamış. Herkesin beklediği 11 sahada… Ama Bruma nerede, Telles nerede? Tribünde… Bırak yabancı kontenjanını… Önce Prandelli’nin kontenjanına gireceksin!
Fenerbahçe’de ise Sow, Diego ve Webo kenarda; milli takımdan gelip, tek antrenman yapan Emenike sahada… Ama iki takımın da 11’i, taraftarın bugünkü koşullara göre gönlündeki 11… Ne Galatasaraylı, “Bu da nereden çıktı?” dedi, ne de Fenerbahçeli “Şu da oynar mıydı?” diye yorum yaptı.
45 dakikalık mücadelede, herkes birbirini tarttı, kimse risk almadı. Ancak Emenike için ayrı bir paragraf şart…Egoizmin doruklarında dolaştı, tercihlerinde hep şaştı. O kadar rahat pozisyona girdi, “Kendim atayım” sevdasıyla Fener’i yedi bitirdi.
İlk devre boyunca Fenerbahçe, daha net fırsatlar yakalarken, Galatasaray, Olcan’ın kanadından tehlikeli olmak için çabaladı. İsmail Kartal’ın kararsız kaldığı sağ kulvarda Alper-Caner ikilisi, Cim-Bom’u durdurmakta zorlandı.
Diego’nun kenarda kalmasının da, Meireles’in sahada olmasının da doğruluğu 45 dakikalık mücadelede kendini gösterdi.
* * *
İkinci yarı ise çok farklı oldu. Galatasaray oyuna ağırlığını koydu, Fenerbahçe, “İhanet”i buldu. Olcan, bu sıralarda ilk yarıda gösterdiği performansı golle taçlandıracaktı ama direk engel oldu.
Cim-Bom’un akın akın ilerlediği dakikalarda Bruno Alves öyle bir tabanla rakibinin sırtına tırmandı ki, daha bir maç önce Konya karşısında benzer hareketle atılan Bekir’i bile kıskandırdı! Bunlar da, “Profesyonelim” diyerek para alan oyuncular işte… Sadece alırken profesyonel!
Alves’in kırmızısının ardından İsmail Kartal hem sol kanadını kapamak, hem de Emenike’den kurtulmak (!) adına Hasan Ali değişikliğine gitti. Kuyt ise forvete geçti. O dakikaya kadar duran Alper, sağdan öyle bir hamlede bulundu ki, Fenerbahçe’nin 10 kişiyle golü bulması işten bile değildi. Aynı Alper, son dakikada attığı golle, sağda daha başarılı olduğunu gösterdi.
Ancak Sneijder, o kadar güzel iki gol izletti ki, hafta içinde alacağını cebine koyan Hollandalı, “Paramın hakkını veririm” diyerek, neler yapabileceğini gösterdi. Doğrusu bu ya, “Kim kaybederse yazık olur” denecek bir maçta, Sneijder gibi bir usta, herkesin ağzını kapadı!