Yandex Metrica
Bulutlu
32İstanbul
Bulutlu
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
%3.72
BIST 9.080
%0.17
Dolar 34,539
%-0.16
Euro 36,175
%0.06
Altın 2.963,759
REKLAM

Fettullah Gülen şike davasıyla ilgili konuştu

453 defa okundu Spor kategorisinde, 22 Mayıs 2012 - Salı - 11:05 tarihinde yayınlandı

Fethullah Gülen, ‘şike soruşturması’ sürecinde ortaya atılan iddialara ‘herkul.org’ sitesinden cevap verdi.

F.Bahçe-G.Saray derbisinden sonraki olaylara sebep olan gelişmelerin camiaya mal edilmeye çalışıldığına ilişkin bir soruyu cevaplayan Hocaefendi, hadiselerin öncesi ve sonrasına dikkat çekerek, yaşananların sıradan ve rastgele olmadığını söyledi. “Bir kısım provokatörlerin insanların malına, canına, ırzına kastetmeleri ve yakıp yıkarken bile ağlayıp inlemeleri, bazı medya mensuplarının da onları müdafaaya girişmeleri, masum ve mağdur gibi göstermeleri, böylece hadiseleri körüklemeleri asla rastlantıya verilmemelidir.” dedi. Hadiselerin planlı olduğunu vurgulayan Gülen, olayların arkasındaki güçlerin niyetlerini ise şu sözlerle değerlendirdi: “Onlar, belli bir dönemde koskocaman bir devleti yerle bir ettikleri gibi, şimdi de derlenip toparlanma yoluna girmiş, şöyle böyle devletler seviyesinde denge unsuru olmaya yürüyen millete yeniden çelme takmak için bu türlü provokatörleri milletin başına musallat ediyorlar.”

Bir kısım medyanın bu meseleyi körüklediğine dikkat çeken Gülen, “Her şeye rağmen insanları bir kere daha insanlığa çağırmak ve beraber yaşama kültürünü güçlendirmek lazım.” tavsiyesinde bulundu ve ekledi: “Bir münkeri görünce eliyle veya diliyle müdahale etmesi ya da en azından kalbiyle o işe karşı tavır belirlemesi mü’minin şiarıdır. İmkânlar el veriyorsa dil ile nasihatlerde bulunmak, şayet bu mümkün olmuyorsa çirkinlik karşısında memnuniyetsizliğini kalbî alakayı kesmek suretiyle ortaya koymak inanan herkesin yapması gereken bir vecibedir.”

Fethullah Gülen Hocaefendi’nin son dönemde yaşanan olaylara ilişkin değerlendirmeleri özetle şöyle: “Son dönemde stadyumların içinde ve çevresinde meydana gelen hadiseler kat’iyen sıradan ve rastgele olaylar değildir. Hususi bir kısım meseleleri provoke etmek isteyen bazı holiganlar var. Adeta bunlar asker gibi vazife aldıkları yerde o işi yapıyorlar. Karıştıracaksınız, arabaları ters çevireceksiniz, camları kıracaksınız, vitrinleri parçalayacaksınız, insanlara molotofkokteyli atacaksınız, sopayla üzerlerine yürüyeceksiniz sonra da üzerinize gaz sıkıldığı zaman feryadı basacaksınız, zulmedilmiş gibi döverken ağlayacaksınız, zulmederken inleyeceksiniz, insanları kendinize acındıracaksınız! Ve hislerinize tercüman olacak bir kısım yamuk fikirliler her zaman bulunacak, sizi müdafaa edecek, “Evet siz haklısınız”, “Katil haklı fakat maktul haksızdır.” diyecekler. Kötülük yapanlar, millet malına zarar verenler haklı da diğer insanların hakkı-hayatı yok mu? Masum insanların yaşam haklarına, yurtlarına, yuvalarına, mallarına, mülklerine dokunuluyor ve bunların hepsi kutsaldır. Bütün hukuk sistemlerinde de bu haklar kutsaldır. Bunları sadece tiranlar kutsal saymamıştır.

Gayretullah’a dokunmaya az kaldı
“İnsanlık öyle azgınlaştı ki; Cenab-ı Hak ıslah eylesin, bu azgınlığın sonunda bir bela musallat etmesin. Azgınlık gayretullaha dokunursa masum gayri masum tefrik edilmeden herkese dokunur. Hani var ya Türk atasözü “Kurunun yanında yaş da yanar. Kurunun yanında yanan yaşlar öbür tarafta mükafatlarını görür veya vazifelerini yapmadıklarından dolayı hesaba çekilir. Niye irşat etmediniz, neden o vahşet duygusunu aşağıya çekmediniz, neden tadil etmediniz, neden o hisleri yatıştırmadınız, neden o mevzuda bir gayret sarfetmediniz. Siz de dövene karşı dövmeyle mukabelede bulundunuz, sövene karşı sövmeyle mukabelede bulundunuz. Bir yönüyle size kötülük yapanlara siz de bir kötülük planladınız. Dolayısıyla bu mevzuda bir kısır döngü oluştu.”

Bir kısım medya meseleyi körüklüyor
“Bir kısım medya meseleyi körüklüyor. Bütün bu hadiselerin arkasında bir kısım güçler ve kuvvetler var. Onlar, belli bir dönemde koskocaman bir devleti yerle bir ettikleri gibi, şimdi de derlenip toparlanma yoluna girmiş şöyle böyle devletler seviyesinde denge unsuru olmaya yürüyen millete yeniden çelme takmak için bu türlü provokatörleri, holiganları milletin başına musallat ediyorlar. Bu hadiselerin hiçbiri rastlantı değil. Hepsi ama büyük, ama küçük dairede birilerinin planı. Maksatları da bu milletin muvazene unsuru olma yolundaki yürüyüşünü engellemek ve derlenip toparlanmaya durduğu bir dönemde çelme takıp onu yeniden devirmektir. Bir iki asır önce çelme taktılar, yıktılar. Şimdi yeniden bir daha eski konumuna yürüme meselesi söz konusu olunca, kin ve nefretleri yeniden depreşti. Ve bir kısım müsait fıtratlar, müstaid fıtratlar bu nedenle harekete geçiriliyor.”

“Her şeye rağmen insanları bir kere daha insanlığa çağırmak ve beraber yaşama kültürünü güçlendirmek lazım. Bir münkeri görünce eliyle veya diliyle müdahale etmesi, ya da en azından kalbiyle o işe karşı tavır belirlemesi mü’minin şiarıdır. Günümüzde el ile müdahale devletin vazifesidir. Fakat gücü yetiyorsa ve imkânlar el veriyorsa dil ile nasihatlerde bulunmak, şayet bu mümkün olmuyorsa çirkinlik karşısında memnuniyetsizliğini kalbî alakayı kesmek suretiyle ortaya koymak inanan herkesin yapması gereken bir vecibedir. Bu konuda en zor olan da, haysiyet ve onurla oynadıkları ve insana dokundurdukları zaman aynıyla mukabele etmemektir. Bize düşen; biraz mülayemet, biraz yumuşaklık!”

Bize düşen görev, asla kötülük düşünmemek
“Geçen gün birisi sürç-ü lisan etti veya düşünerek yaptı, ya da ajandasında o mülahaza vardı, o duyguyu depreştirecek ve onu ortaya dökmesine sebebiyet verecek bir hadiseyle karşı karşıya kalınca gönlündekini kaçırdı. Kur’an-ı Kerim’in, bazıları hakkında “Ağızlarından nefret ve öfke taşmaktadır. Göğüslerinin saklamakta olduğu ise daha büyüktür.” (Âl-i İmrân, 3/118) buyurduğu gibi, demek ki irade o duyguları sinede bastırmaya yetmedi. Fakat, her şeye rağmen, “Siz bir şey yaptınız ama herhalde o yaptığınız şeyden siz de memnun olmadınız. Şöyle böyle özür dilemenizden de belli, memnun olmadınız!..” demesini bilmek lazım. Belki meselenin en zor yanı da budur; fakat ısırdığı zaman bile insana bir gül uzatmasını bilmek erdemdir. Evet, bize, olumsuz şeylere karşı olumsuzlukla mukabelede bulunmama, asla kötülük düşünmeme ve kötülük planları peşinde koşmama; hâsılı her ne olursa olsun karakterimize uygun insanlığı ortaya koyma yakışır.”

Toplumsal arızalar kanser gibi ele alınmalı
“Bazı insanlar deha ve fetânet güçlerini şeytanın emrine vermiş gibi sürekli kötülük planları yapıyor ve her gün elli türlü cürüm sergiliyorlar. Böyle bir toplumda arızalar bir kanser gibi ele alınmalı; toplum bünyesi yere serilmeden -Allah öyle bir akıbetten muhafaza buyursun- ameliyat mı, kemoterapi mi, radyoterapi mi, her ne uygulanması lazımsa, çok iyi teşhis ve tesbit edilip bir an evvel teşebbüse geçilmelidir. Doktor ve hemşire gibi sağlık görevlilerinin dövülmesi, bir yönüyle toplumun muvazenesini kaybedip şirazeden çıkmasının neticesidir. Tabii ki insanlar arasında istikâmet üzere olanlar, kendi değerleri adına kalbi tir tir titreyenler ve dinin temel disiplinlerine karşı saygılı yaşayanlar çoktur. Fakat, insanî değerlerin ve birbirimize karşı saygımızın hırsızlığa maruz kalmasından/çalınmasından bu yana her meseleyi birbirine diş göstermekle halledebileceğini zanneden insanların sayısı da az değil. Toplumsal problemlerin çözümü eğitimden geçmektedir. Bunun için mine’l-bâb ile’l-mihrab, anaokulundan doktora eğitimine kadar her seviyede müfredat programlarının gözden geçirilmesi lazımdır. Evrensel insanî ilkeleri, ruh ve mana köklerinden aldığımız disiplinleri ve yüzyıllar boyunca besleyip geliştirdiğimiz bizi biz yapan değerleri topluma kazandırabilecek bir müfredat programına ciddi ihtiyaç var.”

Önceki haberSonraki haber

Yorum yaz

Merhaba bu habere ilk yorumu yapabilirsiniz.