Başbakan Davutoğlu, Başbakanlık Çalışma Ofisi’nde Akil İnsanlar’la bir araya geldi!
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Dolmabahçe’deki Başbakanlık Çalışma Ofisi’ne Akil İnsanlar Heyeti ile bir araya geldi.
Davutoğlu’nun konuşmasından satır başları şöyle:
Son gelişmeler olmasaydı da zaten sizinle bir araya gelecektik, bu buluşma kesinlikle konkjonktürel bir buluşma değildir, bunu da vurgulamak istedim. Eğer bugün ben Başbakan olmasaydım, bir akademisyen olarak, sizlerin arasında olurdum. Şunun bilinmesini istiyorum, Akil İnsanlar’ın yaptığı hiçbir şey, hazırladıkları hiçbir rapor, rafa kaldırılmamıştır.
ÖNÜMÜZDE 2 SEÇENEK VAR
Önümüzde iki alternatif var. Ya barışçıl ve karşılıklı saygıya dayalı esaslarla bu toprakları birleştirici bir yol seçeceğiz, ki bizim tercihimiz budur. Ya da yayılmacı, sekter ve modern görünümlü ama aslında gayet arkaik, aşiretçi baas ideolojisiyle veya benzeri ideolojilerle, görüntü itibariyle marksizimle bezenmiş ama gerçekte arkaik ideolojilerle, çoğulcu yapılara karşı savaş ilan eden ya da bazen dini, İslami görünümlü arkaik yapılarla çoğulcu yapılara savaş ilan eden terör veya radikal grupların tesiri altında kalacağız. İşte tam da akil adamlar, akil insanlar heyetinin misyonu burada özel önem taşıyor.
Son olaylar gösterdi ki Suruç’u Kobani’den ayırmak mümkün değil. Ya bu sınırlar barışçıl çabalarla anlamsızlaştırılacak ya da bu acılar çekilecek.
‘BU GECE HERKES SİLAHLANSIN…’
Son olaylarda şiddete davet eden bir tweet, “Bu gece herkes silahlansın ve şurayı bassın” diye tweetler var elimizde.
Biz ne kadar ortak vicdanı harekete geçirirsek geçirelim, provokatif bir grup bütün bu çabaları yok sayan bir sonuç doğurabiliyor ve bir şehir yanmaya başlıyor.
BEKLENTİ İÇİNDEYKEN OLAYLAR PATLADI
Yepyeni ve olumlu bir ortama giriyoruz, artık çözüm süreci yasal zeminiyle, Bakanlar Kurulu esasıyla, varılan mutabakatlarla büyük bir ivme kazanacak beklentisi içerisindeyken Kurban Bayramı’nın 3’üncü günü 6-7 Ekim’de tıpkı 6-7 Eylül olayları gibi talanın, baskını, vandalizmin, şiddetin, gaspın, cinayetin her türlüsü işlendi.
BÜTÜN VALİLERE TALİMAT VERİLDİ
Bütün valilerimize talimatlar verildi; Kamu düzeni sağlanacak. Bu ülkede son 100 yılda her kesim zulüm gördü, birçok kesim. Eğer herkes aynı yöntemi benimsemiş olsaydı Türkiye Suriye’den beter olurdu. Kamu düzeninin kalmadığı yerde nelerin olduğunu Suriye’de görüyoruz. Kamu düzeninin kalmadığı yerde siyaset konuşamaz, özgürlükler kullanılamaz, farklı kanaatlere sahipseniz de bunları ifade edemezsiniz.
Artık Birinci Dünya Savaşı’nın 100. yılında idrak eden insanlar olarak hepimiz bir kere şunu keşfetmek zorundayız; Tekçi yapılar, kadim kültürlerin olduğu yerlerde hangi etnik ve mezhebi, dini grup adına olursa olun acı, hüzün getiriyor. Bu sadece bizde değil Pakistan-Hindistan bölünmesinde de yaşanan acıları hatırlayınız.
‘KÜRTLERİN DEVLETİ YOK’ DİYENLERE…
Kürtlerin devleti yok, devlet arayışı var diyenlere ben şunu söylüyorum, Kürtlerin devleti Türkiye Cumhuriyeti’dir. Suruç’u Kobani’den ayırmak mümkün değil. Ya bu sınırlar barışçıl yöntemlerle anlamsızlaştırılacak ya da acımasız çatışmalar yaşanacak. Sınırlar ya barışçıl yöntemlerle kaynaşacak ya da çatışmalara acılar yaşanacak. Bu olaylar gösterdi ki Suruç’u Kobani’den ayırmak mümkün değil.
ÇÖZÜM SÜRECİ MİLLİDİR, YERLİDİR
Çözüm süreci millidir, yerlidir, özgündür. 12 yıl içinde biz ister buna Kürt sorunu, ister terör sorunu hangi siyasi yaklaşımı benimser ve hangi siyasi görüşü dile getirirseniz getirin bu meseleye, ‘mesele-sorun’ demek bile doğru değil, bu meseleyi çözüme kavuşturabilmek için her yöntemi denedik
KOBANİ ÖNEMSİZ DEMEDİK
Kobani ile Çözüm Süreci arasında bağlantı kurulmasın derken hiçbir zaman Kobani önemsiz demedik. Hiçbirine kayıtsız kalmadık. Yurt dışında kalan Türkler gibi Kürtler de bizim kardeşimizdir. Onların acıları bizim acımızdır.
SÖZLER TUTULMADI
Birileri vermiş oldukları sözleri tutmuş olsaydı ki siz bunları iyi biliyorsunuz… Silahlı unsurlar ülkeyi terk edeceklerdi. Siz raporu sunduğunuzda bile topluma deklare etmedik. Bütün silahlı unsurlar sınır dışına çıkmış olsaydı bizim Kobani’ye PYD’ye bakışımız farklı olurdu. O dönemde bize verilen sözler tutuldu mu ki? Aksini yaptılar. Gittiler IŞİD’le yanyana yaşadılar.
3 hususu vurgulamak istiyorum
1- Demokratikleşme süreci her halükarda devam edecek. Kararlılığımızda en ufak bir aksama yoktur. Kimseyi memnun etme zorunluluğumuz yoktur. Herkes çözüm sürecinin devam etmesini istiyor.
2- Çözüm süreci kesinlikle kamu düzeninin alternatifi değildir. Kamu düzenini yok edip oturup müzakere yapalım derlerse orada iyi niyet aranmaz.Kamu düzeninin olmadığı yerde özgürlükler barınamaz. Kamu düzeninin olmadığı yerde siyaset yapılamaz.
3 Çözüm süreci konjoktürel bir proje değildir. Bizim için çözüm süreci tarihi bir projedir. Bu projeyi sürdürmek hepimiz için bir sorumluluktur.