İnfazların arkasındaki iki ülke
Bir dönem devlet ve İmralı arasında arabuluculuk görevini de yürüten ‘Balıkçı’ lakaplı İlhami Işık, Paris’te 3 kadının infazıyla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. Işık, infazın Paris-Şam hattı tarafından planlandığını ileri sürdü.
Vatan Gazetesi’nden Mine Şenocaklı’ya konuşan Işık, ‘Bu cinayetler ne devlet işi ne de PKK işidir’ dedi.
İşte röportajın en çarpıcı bölümleri;
ÖCALAN’LA NE ZAMAN GÖRÜŞTÜĞÜMÜ SÖYLERSEM…
“Öcalan’la ilk ne zaman tanıştınız?” diye sordum, “Onu kitaba saklıyorum” dedi. “Peki en son ne zaman görüştünüz?” diye sordum bu kez, “Yok onu sormayın” oldu cevabı… Bu soruyu cevapsız bırakmasının sebebi kitap değildi. “Eğer buna cevap verirsem, barışla ilgili tüm konuştuklarımız ölür, Televole’de olduğu gibi sadece bu konuşulur. Asıl fotoğraf ölür! Bunu kitapta bile açıklamayacağım, bu bizim için mahrem bilgidir” diye açıkladı gerekçesini…
İNFAZI HANGİ ÜLKE YAPTI
– Peki infazı yapan kimler? PKK içindeki Suriye kanadı mı?
Hayır. Cinayet nerede işleniyor? Fransa’da… Fransa ile Suriye arasında ne gibi bir bağ var? Baktığınız zaman her türlü bağ var. Fransızların elindeydi Suriye ve gitti. Suriye devletinin bütün iç mekanizmalarını Fransızlar oluşturdu. Suriye’yi şekillendiren, organize eden devlet Fransa. Devlet işleyişini, istihbarat ilişkilerini iyi biliyorlar… Ben geçmişten gelen deneyimi iyi aktarabilen birilerinin bu infazı yaptığını düşünüyorum.
HEDEF NEDEN SAKİNE CANSIZ?
– Dolayısıyla siz tetiği Fransa ve Suriye çekmiştir diyorsunuz. Bu sonuca bir duyum sonucu mu ulaştınız, yoksa analizle mi?
Zamanlamayı, yeri ve hedefi iyi takip ettiğim için böyle diyorum. Sakine Cansız’a bakıldığı zaman, evet, PKK içindeki dengelerin koruyucusudur… Ama süreci olumsuz ya da olumlu anlamda etkileyecek, mekanizmanın içinde şu anda karar verici durumda olan bir aktör de değil. Öyle bakıldığı zaman hedef olarak PKK kaynaklı bir hedef ve kadın düşünülmüş. Çünkü her ölüm kötüdür ama çocuk ve kadın olunca etkisi başka olur. İnsan üzerinde yarattığı duygunun yoğunlaşması ve mobilize hale gelmesi açısından… Sonra diaspora seçilmiş. Çünkü barış görüşmelerinde, bu tür müzakerelerde en katı tutumu takınanlar diasporadakiler olur. Diaspora görüşmeleri hep taviz olarak algılar. En şahin odur… Sadece bize özgü bir şey değil bu, dünyadaki bütün diasporalar öyledir, çok daha serttir… Bu sebeple diasporayı mobilize hale getirmek için de Avrupa seçilmiştir.
Ortadoğu’da yapılmamasının nedeni bu. Oysa Ortadoğu’da bu tür infazlar çok daha rahat yapılırken, üstelik PKK’nin, karar vericilik anlamında, Sakine Cansız’dan daha önemli, daha güçlü şahsiyetleri, yani hedefleri varken, bu infazları Avrupa’da yapmayı düşünmüşlerdir. Avrupa en güvenlikli yer. Demek ki PKK’ye şu denilmek isteniyor; “Silahsızlanırsanız sizin bir değeriniz yoktur. Bu süre sizi silahsızlandırmayla sonuçlandırılacak. Bu sonuç sizin artık bir anlam ifade etmenizi bütünüyle ortadan kaldıracak.” İşte bunu en berbat şekilde, ölümle gösterdiler. Dediler ki, “Eğer barış yaparsanız bir değeriniz kalmaz. Elinizde silah olduğu için bir değersiniz siz.” Benim algıladığım, benim okuduğum mesaj bu.
NE DEVLET NE DE PKK İŞİ
– Ve diyorsunuz ki ne derin devlet işidir bu ne de PKK’nın kendi iç hesaplaşması?
Değildir… Bu cinayetle ilgili bir PKK’linin yakalanması, tetiği bir PKK’linin çekmesi bile bu olayı benim açımdan bir iç infaza götürmez. Çünkü şunu iyi biliyorum; uluslararası istihbarat örgütlerinin sızmadığı yapı yoktur. Hele bu kadar bölgesel rol oynayan, İran’da, Suriye’de, Irak’ta, Türkiye’de, Avrupa’da örgütlenen ve önemli bir güce sahip olan, ülkelerin dış politikalarını bile etkileyebilecek PKK’ye sızmadığını düşünmek saflıktır. Böyle bakıldığında tetiği çeken PKK’nin içinden biri olarak bile lanse edilse bu benim düşüncemi değiştirmez…