Yandex Metrica
Bulutlu
32İstanbul
Bulutlu
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
%0
BIST 9.080
%0.07
Dolar 34,504
%-0.16
Euro 36,172
%0.33
Altın 2.971,920
REKLAM

PKK’nın liderleri neden değişmiyor?

762 defa okundu Gündem kategorisinde, 10 Eylül 2012 - Pazartesi - 02:53 tarihinde yayınlandı
27 Kasım 1978'de kurulan PKK'nın komuta kademesi, o günden bugüne çok fazla değişmedi. Nasıl oluyor da PKK gibi bir örgütün lider kadrosu aynı kalabiliyor ve dünyada pek örneği olmayacak şekilde bütün güçleri elinde toplamış lideri ele geçirildiği halde örgüt yoluna devam edebiliyor?
PKK’nın liderleri neden değişmiyor?

Ekrem Dumanlı pazartesi günkü köşesinde bu durumu dile getirmiş ve sormuştu: Amerika ya da Avrupa ülkelerinden biri, 30 senedir bir örgütle silahlı mücadele veriyor ve o örgütün beyin kadrosu biliniyor olsun; lider kadro bu kadar rahat olabilir miydi? 30 senedir aynı kişilerin örgütü yönetmesi örgütün tabanını bile rahatsız ediyor da terörle mücadele edenler bu tür ayrıntıları dikkate almıyor mu? Daha da kritik bir soru var: Örgüt lideri teslim edilmesine rağmen bu fırsatı iyi kullanamayan Türkiye, nerede hata yapıyor? Kendi planı olmayan başka planlara mı tabi oluyor? Ben de herkesin merak ettiği bu soruları işin uzmanlarına sordum. Nasıl oluyor da örgütün lider kadrosu aynı kalabiliyor ve dünyada pek örneği olmayacak şekilde bütün güçleri elinde toplamış lideri ele geçirildiği halde örgüt yoluna devam edebiliyordu?

***

Görevlendirmede tek adam kültü…

Doç. Dr. Yalçın Akdoğan / AK Parti Ankara Milletvekili: PKK gibi Stalinist silahlı örgütlerin işleyiş mantığı herhangi bir meşru parti örgütünden veya marjinal silahlı gruplardan çok farklıdır. Öncelikle PKK, farklı alanlarda faaliyet gösteren, güç devşiren, kaçakçılığın her türlüsüne başvuran, tabilerine çeşitli imkanlar sunan bir menfaat şebekesidir, adeta sektörleşmiş bir illegal yapıdır. Böyle bir yapının tepesinde yer alabilmek çok kolay olmadığı gibi, burada kansız bir değişim yaşanması da kolay değildir. Bugün de örgütün tepesinde bir nevi iktidar çekişmesi vardır, ama bu normal bir mücadeleyi veya aşağıdan yukarıya doğru isteyenin ulaşabileceği bir süreci ifade etmez. ‘Tek adam kültü’, pozisyonların dağıtımında da etkilidir. Örneğin Öcalan’ın isteğiyle kurulan KCK yürütme kurulunun başında Murat Karayılan bulunmaktadır. Normalde belli periyotlarla dönemsel başkanlık şeklinde yürütülmesi gereken görev, uzun zamandır Karayılan tarafından işgal edilmektedir. Öcalan söylemeden bunun değişmesi mümkün değildir.

Başsızlık, tek adama dayanan yapılarda ciddi bir handikaptır. Örgütün kafası kopmuş gibi sağa sola saldırması, irrasyonel ve kendi aleyhine davranışlar sergilemesi bunun bir tezahürüdür. Nitekim Öcalan’ın yönlendirmelerinin kesilmesi uzunca bir süre Kandil’i bloke ettiği gibi, BDP’nin de siyaset belirlemede şaşkınlık yaşamasına sebep olmuştur. Tabulaştırılan liderin cezaevinde olması veya ölmesi, bu tür örgütlerin hemen dağılacağı anlamına gelmez. PKK, çok farklı alanlarda ve sektörlerde menfaat ağı kurduğu için liderinin devre dışı kalması sebebiyle bu saadet zincirini bozmaz. Siyasi uzantısı üzerinden sağladığı kitle desteği, tutunabileceği bir zemin sunar. Bu gücün dağılması toplumsal desteğin kaybedilmesiyle mümkündür. Örgütü lidersiz bırakma girişimi, süre kazandırır ve bu süre içinde sizin ne yaptığınız, örgütün de iç krizini nasıl aştığı belirleyici olur. Örgüt iç çekişmelerle ayrışabilir veya iç bütünlüğünü sağlayacak mekanizmalar geliştirebilir. Burada önemli olan, halk ile örgütü ayrıştıracak, örgütün farklı alanlarındaki desteğini kesecek hamlelerle boşluğun değerlendirilebilmesidir. Terör örgütleri amaç ve hedeflerini, halk desteklerini veya liderliğini kaybetseler de farklı odakların destek ve yönlendirmeleriyle ayakta tutulmaya çalışılabilirler. Ama bunlar PKK gibi yapıları, daha marjinal terör örgütlerine dönüştürür.

Abdullah Öcalan TSK’yı taklit etti

Hüseyin Yayman / Gazi Üniversitesi Öğ. Üy.: PKK, Marksist/Stalinist ideolojiyle kurulmuş bir örgüt ve çok sert kuralları var. Bugüne kadar varlığını devam ettirebilmesi bu iç düzen yönetmelikleriyle oldu. Genel sekretere veya merkez komite üyelerine başkaldıran herkes bir biçimde tasfiye edildi. Öcalan, PKK’yı kurduğunda dünyadaki gerilla pratiklerini yakından inceledi ve kendine bir mücadele stratejisi çizdi. Aynı zamanda TSK’yı birebir taklit edip, onun tüm yönetmeliklerini kendisine uyarladı. Öcalan, Kara Harp Okulu’nun kapısından çevrilmiş biri ve kara kuvvetleri komutanı olmak istediğini biliyoruz. Öcalan’ın çocukluk anılarında 27 Mayıs darbesi önemli bir yer tutar.

1970’li yıllarda diğer Kürt örgütleri dergi çıkarmak, yayın yapmak, panel düzenlemek gibi hedefler seçerken Öcalan ‘masaya silahı koydu’ ve kendisini onlardan farklılaştırdı. Türkiye, maalesef PKK’yı tanımıyor ya da ‘doğru bilinen yanlışlarla’ mücadele etmeye çalışıyor. Bu tezin doğruluğunu PKK hakkında kaç doktora tezi yapıldığı, kaç analitik kitap yazıldığı sorusu etrafında düşünmenizi tavsiye ederim.

Adına ne denirse denilsin bu konuda devletin bir siyaseti yok. Kişilere, zamana ve konjonktüre göre değişen bir yaklaşımı var. Temel sorun bu. Son tahlilde PKK’nın ne yaptığının çok bir anlamı yok. Asıl devlet ne yapıyor?

PKK, en başından beri ideolojik eğitime büyük önem verdi. Mezrada yaşayan insanlara davasını anlatıp kendi tabanını oluşturdu. Onu ayakta tutan aşırı politize olmuş o kitle. Bu kitle, kapalı olarak PKK’yı destekliyor. Böyle olunca örgüt, kişilerden bağımsız olarak yoluna devam ediyor.

Öcalan, Marksist literatürdeki öncü kavramını bölgeye uygulayıp, gençleri dağa çıkardı. Mahir Çayan’ın ‘suni denge’ kavramını yeniden yorumlayıp ‘zorun rolü’ pratiğini geliştirdi ve ‘devrimci şiddet’ adını verdiği eylemlere başladı. PKK, ilk dönemlerde özellikle Kürt köylerini basıp ‘devlet zayıf’ algısı yaşattı. Devleti, ‘şiddete karşı şiddet’ tuzağına çekerek doksanlı yıllardaki hataları yapmaya zorladı. ‘Nusaybin, Cizre, İdil, Kızıltepe liselerinden bu yıl kaç genç dağa çıktı?’ veya ‘Berlin’den, Paris’ten ne kadar genç dağa gitti?’ sorularının cevabı verildiğinde bu mesele daha iyi anlaşılacaktır.

Garip bir durum

Prof. Dr. Sedat Laçiner / Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü: Gerçekten garip bir durum. Türkiye, bir tek tepe yöneticisini dahi etkisiz hale getiremedi, yakalayamadı. Öcalan bile ABD’nin hediyesidir. “Apo’yu yakaladık diye bazen hava atan” kişiler ortaya çıkıyor, bunlar Apo’yu bir tek kurşun veya direnme olmaksızın paket olarak teslim almışlardır. Üst yöneticilerden Şemdin Sakık da Öcalan kendisini öldürecek düşüncesiyle peşmergeye sığınmıştır, onlar da Türkiye’ye paket tesliminde bulunmuşlardır. Öcalan’ın yakalandığı dönemde ABD bunu PKK’yı bitirip, Kuzey Irak’ta Barzani-Talabani ikilisine hükümranlık alanı açmak için yapmış, ama dönemin Türk başbakanı bile “Bize neden teslim ettiler anlayamadım” demiştir. Türkiye örgütün üst yöneticilerine yaklaşamamıştır veya yaklaşmamıştır. Yoksa 30 yıl birçok yöneticisini rahatlıkla etkisiz hale getirebilirdi.

PKK, lideri yakalandıktan sonra çöktü, terörü sürdürmekte zorlandı. Hem lideri yakalandığı için hem de arkasından dış destek neredeyse tamamen çekildiği için. Ancak Türkiye Irak işgali öncesinde 1 Mart tezkeresini onaylamayıp ABD ile sorun yaşayınca PKK, Türkiye’yi cezalandırmak için, daha sonra da İran’a karşı yaşatıldı. Örgüt bunu iyi kullandı ve Abdullah Öcalan’ı da liderlikten çıkarıp, liderlik kademesini yeniden kurdu. Öcalan’ı resmen çizdiler, artık Öcalan ölse daha mutlu olurlar. Son dönemde ise PKK’nın yaşaması ve Türkiye’ye zarar vermesi pek çok ülke ve grubun işine geliyor. Yani örgütün yaşamasını Türkiye içindeki realitelerden, gelişmelerden çok daha fazla dışarıdan gelen desteğe bağlı.

Kadro değişmiyor çünkü çok başarılı bulunuyor

Şerafettin Elçi / KADEP Genel Başkanı Diyarbakır Milletvekili: PKK’nın parti içi işleyişi hakkında bilgi sahibi değilim. Ancak illegal örgütlerde ya iç infaz ya da örgütün ideolojisine veya uygulamalarına çok açık ters düşme sonucu üst düzey kadrolar tasfiye edilir. Böyle bir tasfiye olmadığına göre, üst düzey kadrolar, örgüt tarafından başarılı bulunmuştur. Örgütün güçlenerek varlığını sürdürebilmesinin sırrı: Devletin Kürtlere karşı sürdürdüğü kabul edilemez haksız ve hatalı tutum ve uygulamaları ile Kürt halkının örgüte verdiği destekte aranmalıdır. Devletin Kürtlere yönelik haksız ve hatalı tutumu sürdüğü sürece Kürt halkının desteği devam edecektir. Kürt halkının önemli bölümünün PKK’ya yaklaşımında şöyle basit bir mantık var: Bu devlet haklarımızı gasp etmiştir, bize zulmediyor. PKK’da haklarımız için mücadele ediyor. Devletin tutumu değişmedikçe, Kürt halkının da tutumu değişmeyecektir.

Öcalan’a tepki duyanlar tasfiye edildi

Ümit Fırat / Yazar: Öcalan’ın Başbakanlık Kriz Yönetimi Merkezi olduğunu söylediği, İmralı yönetiminden sorumlu askerlerden oluşan kurumun ve Öcalan’ın onaylarıyla görevlendirilen bir avukatın İmralı-Kandil arasında sağladığı ilişkiler sonrasında Öcalan’ın, PKK’yı yeniden kontrol etmesi ve yönetmesi sağlandı. Bu süreçte yetkililerce Öcalan’a telefonla görüşme imkânı dâhil her türlü kolaylık sağlandı.

Tabii Öcalan’ın devlet desteğiyle PKK’yi yeniden kontrol etmesine memnuniyetsizlik ve önemli bir tepki duyanların sayısı da az değildi. Bunların bir kısmı derhal örgüt saflarını terk etiler; bir kısmı da savaşın sona ermesiyle birlikte bir kez daha Öcalan’a inanmayı denedi, ama 2004’te Öcalan savaşı yeniden başlatmaya girişince onlar da tasfiye edildi. Sonuç olarak artık Öcalan’sız bir PKK’nin şimdiki PKK olmayacağı; Öcalan’ın olmadığı bir PKK’nın dağılacağını; PKK’nın birliğini koruyabilmesi veya dağılmamasının yegâne yolunun Öcalan etrafında kenetlenmek olduğuna inanan bir kitle oluştu ki, esasen Öcalan da örgütünü böyle dizayn etmişti.

“İtaat Kültürü”

Cevat Öneş / Eski MİT Müsteşar Yrd.: Lider kadronun neden değişmediğinin bence sebepleri şunlardır:

* PKK’nın kuruluşunu şekillendiren ideolojik yapının öncü kadrolarının, acımasız uygulamalarıyla, örgüt içi muhalefet oluşumunu engellemeleri.

* Genel Kürt siyasetleri vasatlarında, farklılıkları ortadan kaldırarak, otoriter-totaliter, tek merkezci yapı oluşturmaları.

* Kürt burjuvazisi ve aydınlarını sindirmeleri.

* Liderliğine süreklilik kazandırabilen Öcalan’ın, yönetim kadrolarını, kendi ekseninde şekillendirebilmesi.

* Çok geniş PKK network’ünün etkili kullanılışı.

* Farklı güçlerin örgüt kadrolarıyla kurabildiği bağlantılara devamlılık kazandırabilmek için, olabilecek etkileri.

* Önderlik kadrolarına, tartışmasız itaat kültürü.

Öcalan’ın yakalanmasına rağmen örgütün dağılmaması ise bunlara bağlanabilir:

* Yaygın ve etkili network’ün, yayın politikalarının, örgüt içi eğitimin, ideolojik yapının oluşturabildiği yeni bir zihniyet.

* Sözkonusu zihniyetin Öcalan’a atfettiği liderlik kutsallık.

* Oluşturulan kadın militan yapısının oluşturduğu güç.

* PKK’ya yönelik uygulanan politikaların, önemli yetersizlikleri.

* 1980’li yıllardan itibaren yetişen genç, radikal, politize olmuş, travmatik duygulara sahip, yeni bir sınıfın varlığı.

ASIL KURUCULAR YEDİ KİŞİ

PKK’nın 27 Kasım 1978’de Diyarbakır’ın Lice ilçesi Fis köyünde gerçekleşen kuruluş toplantısına 20 isim katıldı. Bunlardan bazıları zaman içerisinde PKK tarafından infaz edildi, bazıları örgütten ayrıldı, kimileri örgüt tarafından ölüme gönderildi. İlk iki yıldaki katılımlar da dikkate alındığında PKK’nın asıl kurucularının Abdullah Öcalan, Cemil Bayık, Duran Kalkan, Ali Haydar Kaytan, Murat Karayılan, Rıza Altun ve Mustafa Karasu’dan oluşan 7 kişi olduğu söylenebilir. PKK’nın ilk eylemi olan 1984’teki Siirt ve Eruh baskınlarının planlayıcılarından Sabri Ok ve 1986’da asteğmen olarak görev yaparken Mardin’in Dargeçit ilçesinde PKK’ya katılan ‘Ape Hüseyin’ kod adlı Kadri Çelik de bu listeye eklenebilir. Örgütün bugün en etkili isimlerinden biri olan ‘Bahoz Erdal’ kod adlı, Suriye doğumlu Fehman Hüseyin ise örgüte 20 yıl önce katıldı.

Önceki haberSonraki haber
Etiketler:
Google'dan gelen aramalar:

Yorum yaz

Merhaba bu habere ilk yorumu yapabilirsiniz.